Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

Kibar Holding'den alüminyumda stratejik yatırım hamlesi

15.07.2023 - 15:41, Güncelleme: 15.07.2023 - 15:41 23884+ kez okundu.
 

Kibar Holding'den alüminyumda stratejik yatırım hamlesi

Kibar Holding CEO'su Saka, alüminyum tarafında büyük bir yatırımın arifesinde olduklarını belirtti, "Teşviklerle ilgili dosyamızı verdik. Olumlu bir netice alırsak Türkiye'nin stratejik önem arz eden ürünlerini üretebilecek kapasiteye erişeceğiz"dedi
Kibar Holding CEO'su Saka, alüminyum tarafında büyük bir yatırımın arifesinde olduklarını belirtti, "Teşviklerle ilgili dosyamızı verdik. Olumlu bir netice alırsak Türkiye'nin stratejik önem arz eden ürünlerini üretebilecek kapasiteye erişeceğiz"dedi Kibar Holding Üst Yöneticisi (CEO) Tamer Saka, alüminyum tarafında büyük bir yatırımın arifesinde olduklarını belirterek, "Teşviklerle ilgili dosyamızı hazırladık ve verdik. Olumlu bir netice alırsak Türkiye'nin stratejik önem arz eden ürünlerini üretebilecek kapasiteye erişeceğiz. Havacılık, otomotiv, savunma sanayi gibi alanlarda dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak bir üretim gerçekleştireceğiz." dedi. AA muhabirine 2017 yılını değerlendiren ve 2018 öngörülerini paylaşan Saka, bu yılın dünya genelinde seçimler ve bundan kaynaklanan politik belirsizliklerle başladığını, ikinci yarıda söz konusu belirsizliklerin yavaş yavaş ortadan kalktığını ifade etti. Jeopolitik ve politik gerginliklerin 2017 boyunca bir risk unsuru olarak kaldığını anlatan Saka, Brexit süreci ve Avrupa Birliği üzerindeki belirsizliklerin, Türkiye'nin en önemli ihracat pazarı Avrupa ile olan ticari ilişkileri kapsamında risk oluşturduğunu söyledi. Saka, gelecek dönemde küresel çapta özellikle parasal sıkılaştırma politikalarına dikkat edilmesi gerektiğine işaret ederek, şunları kaydetti: "Ekonomilere yön verecek en kritik etkenlerden biri bu olacaktır. 2008'den günümüze, küresel krizin başlangıcıyla ABD Merkez Bankasının (Fed), Avrupa, İngiltere ve Japon Merkez Bankalarının bilançolarının ciddi oranda arttığına şahit oluyoruz. Likiditedeki bu artışlar dünyanın her tarafında varlık fiyatlarının hızla yükselmesine, dolayısıyla alım gücünün zayıflamasına yol açtı. Önümüzdeki dönemde kritik önem taşıyan bu 4 merkez bankasının piyasalara açtıkları likiditenin bir kısmını geri çekmesi en beklenir senaryo olacaktır. Dolayısıyla parasal genişlemenin sıkılaşacağı önümüzdeki yıllarda dış finansmana bağlı olan ekonomiler kronik sıkıntılar çekecektir. 2018 için en kritik ekonomik risklerden biri yüksek faizler olacaktır. Global merkez bankalarının faiz artışları ve bilanço normalizasyonuyla bütün dünyada faizler doğal olarak artacaktır. Bizim buradaki dezavantajımız yüksek enflasyon. Mevcut enflasyon Türkiye'de faizlere daha sert bir baskı oluşturacaktır." Dış finansman ihtiyacının etkinliğini sürdürdüğü Türkiye'de, gelecek dönemde beklenen politik değişimlerin yakından takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Saka, "Ülkemizde üretime odaklanıp ekonomiyi güçlendirmek, işsizliği azaltarak kısa vadede sanayide katma değer sağlayabilecek alanlara yönelmek, büyümemize ciddi katkıda bulunan turizm sektörünü rehabilite etmek önceliklerimiz arasında." diye konuştu. "Grup olarak bu yılı döviz bazında yüzde 7-8 büyümeyle kapatacağız" Saka, 2017'nin, zorluklara rağmen kendileri için iyi bir yıl olduğunu belirterek, iş hayatında riskleri doğru teşhis etmek ve tanımlamanın yanı sıra bunlara doğru çözümler üretmenin her geçen gün daha kritik hal aldığını dile getirdi. Bu yıl, risk yönetiminin çok daha önem kazandığını ve kendilerinin de bunu doğru yönettiğini anlatan Saka, "Grup olarak bu yılı döviz bazında yüzde 7-8 civarında büyümeyle kapatacağız. Bütçemizi tutturuyoruz ama Türkiye'nin büyüme ihtiyacına baktığımız zaman zannediyorum ki bu performanslar gerçek anlamda yeterli değil. Hem bizler hem de Türkiye için daha hızlı koşmamız gereken bir dönem içerisinde olduğumuzu düşünüyorum." değerlendirmelerini yaptı. Saka, şirketlerinde yaptıkları çalışma ve yatırımlarda Endüstri 4.0 trendlerine uyum sağlayacak yönlendirmeleri, öncelikli yol haritaları içinde gördüklerini aktararak, şunları ifade etti: "Yıllık 300 bin tonluk kurulu kapasitesiyle yassı alüminyum sektörünün lider üreticisi olan grup şirketlerimizden Assan Alüminyum için Endüstri 4.0 sanayi devrimi önemli bir kavram. 2017 başı itibarıyla devreye aldığımız yeni ERP sistemimizle Endüstri 4.0 anlamında önemli bir avantaj elde edeceğiz. Yine alüminyum tarafında büyük bir yatırımın arifesindeyiz. Teşviklerle ilgili dosyamızı hazırladık ve verdik. Olumlu bir netice alırsak Türkiye'nin stratejik önem arz eden ürünlerini üretebilecek kapasiteye erişeceğiz. Havacılık, otomotiv, savunma sanayi gibi alanlarda dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak bir üretim gerçekleştireceğiz. Bunun yanı sıra küresel rekabetçiliğimizi artırmak için yatırımlarımıza devam ediyoruz. İlk aşama kapsamında bu yıl Dilovası'nda devreye girmesi planlanan iki yeni döküm hattımız var. Ayrıca yüksek hızlı ve ileri seviye otomasyon sistemli yeni folyo hadde yatırımımız bulunuyor. Sonraki aşamalarda ise ek folyo haddeleri ve düşük kalınlıklarda üretim yapabilen bir soğuk hadde, üzerinde çalıştığımız projelerimiz arasında." İzmit Asım Kibar Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulan ve yaklaşık 200 milyon liraya mal olan yeni tesislerinde, otomatik üretim sistemleri, simülasyonlar, yatay ve dikey yazılım entegrasyonu, siber güvenlik ve bulut teknolojilerinin kullanılacağı bilgisini vererek, "Yeni tesisimizle 2020'de 150 milyon avro ciro ve ihracata 75 milyon avroluk katkı hedefliyoruz." dedi. "2018 için en kritik risklerden biri yüksek faizler olacak" Tamer Saka, büyümenin kendileri için önemli bir unsur olduğunu ve buna önem verdiklerini belirterek, bu kapsamda yatırımları hız kesmeden sürdürdüklerini, işleri gereği dünyadaki pazarları ve rekabet ortamlarını yakından takip ettiklerini vurguladı. Gerek bölgesel gerekse global rekabetin içerisinde yer aldıklarından bahseden Saka, "Bugünkü ortamı göz önüne alarak yatırımını askıya alanlar, emin olsunlar ki 5-10 yıl sonra sıkıntı çekeceklerdir. Kuvvetli bir sanayi yatırımı için bugün karar verdiğinizde, bu yatırımın tam kapasiteyle çalışması en az 4-5 yılı buluyor. Bunlar öyle düğmeye basınca ortaya çıkan şeyler değil. O nedenle biz belli bir strateji doğrultusunda yatırımlarımızı artırmaya devam ediyoruz." şeklinde konuştu. Saka, 2018'de büyüme trendlerini sürdüreceklerini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Daha çok büyüme platformumuzu yurt dışında görüyoruz. 2018'de de bununla ilgili çalışmalara yoğunlaşacağız. Amerika pazarı bizim ürünlerimiz açısından önemli. Orada bir oluşuma gittik, yeni bir yapı kurduk. Önce satış sonra da üretimle ilgili fırsatlara bakıyoruz. Bunların yanında ambalaj sektörüne yönelik bir yatırımda yaptık. Orada da büyümeye devam edeceğiz. Bizler hem Türkiye'nin, hem de sektörlerimizin geleceğine inanıyoruz. Portföy anlamında da önümüzdeki dönemde biraz daha odaklı bir yapı hedefliyoruz. Bundan 10 - 20 yıl sonrada en iyi olabileceğimize inandığımız alanlarda yatırım yapmaya devam edeceğiz. Grup olarak metal, ulaşım, paketleme ve yapı malzemeleri alanlarında hayata geçirdiğimiz yatırımlar mevcut ve birçok projeyi de değerlendirmeye devam ediyoruz. Özellikle bu alanlarda ciddi bir yetkinlik ve tecrübeye sahibiz, büyüme potansiyeli görüyoruz. Bize değer katacak alanlarda büyümeyi, hacim ve karlılık tarafında hedeflerimize ulaşamayan alanlardan da çıkmayı planlıyoruz." "Holding olarak yeni sektör ve işlerimiz olacak" Saka, bu yıl için bakıldığında özel sektörün bir kur sorunu olduğunu belirterek, "Dolar tüm para birimlerine karşı yükselişini bir süre daha devam ettirecek. Ekonomik riskler, siyasi risklerle birleştiği için bizi zorlayan bir süreçteyiz. Öte yandan Merkez Bankası, ocak-şubat içinde bu süreci durdurmak üzere aksiyonlarının şiddetini arttıracaktır. Ekonomi bu kadar hızlı bir gidişi kaldıramaz. Özel sektörün döviz cinsinden borçlanması çok fazla. 2016’da şirketlerin karlılıklarında ciddi bir erozyon oldu. Dövizdeki bu problem, şirketlerde genel olarak sorun yaratacaktır." ifadelerini kullandı. İhracatta, kurdaki zayıflıkla birlikte rekabet avantajı kazanıldığına işaret eden Saka, TL'de yaşanan değer kaybının ihracat pazarlarının büyümesine destek vereceğini, bunun da ekonomiye pozitif katkı sağlayacağını söyledi. Saka, Holding olarak yeni sektör ve işlere yöneleceklerine değinerek, konuşmasına şöyle devam etti: "Bunu yapmamız lazım. Çünkü sektörler kabuk değiştiriyor. Dolayısıyla bizimde bu akışa adapte olmamız ve buna uygun ürünler geliştirmemiz gerek. Ticaretin bu anlamda farklılaşması, global siyasi ve ekonomik konjonktürün de bunlara misliyle karşılık vermesi, ülkelerin ve şirketlerin kendilerine yeni pozisyon almalarını zorunlu kılıyor. Dolayısıyla herkesin kendine ilişkin tanımlarını yeniden elden geçirmesi şart hale geldi. Kibar Holding olarak biz bunu yapıyoruz. Bulunduğumuz sektörlerde nasıl fark yaratırız konusunu düşünüyoruz. Bu farklılığı işlerimizin daha iyi olması için nasıl kullanabiliriz diye çalışmalar yapıyoruz." Bu yıl devreye alınan Kredi Garanti Fonu'nun (KGF) KOBİ'ler için piyasada ciddi bir likidite yarattığına dikkati çeken Saka, bunun bir yandan reel sektöre önemli bir katkı sağladığını, bir yandan da tüketici güvenini artırıcı bir etki yarattığını dile getirdi. Kibar Holding CEO'su Tamer Saka, KGF’nin 2017'de daha çok çalışma sermayesi fonlaması ve tüketime gittiğini aktararak, "Beklentimiz bu kullanımın 2018'de makine ve teçhizat yatırımlarına yön vermesi şeklindedir. Bu da yine önümüzdeki yıl ekonomimizin büyümesine önemli katkı sağlayacaktır." şeklinde konuşmasını tamamladı.
Kibar Holding CEO'su Saka, alüminyum tarafında büyük bir yatırımın arifesinde olduklarını belirtti, "Teşviklerle ilgili dosyamızı verdik. Olumlu bir netice alırsak Türkiye'nin stratejik önem arz eden ürünlerini üretebilecek kapasiteye erişeceğiz"dedi

Kibar Holding CEO'su Saka, alüminyum tarafında büyük bir yatırımın arifesinde olduklarını belirtti, "Teşviklerle ilgili dosyamızı verdik. Olumlu bir netice alırsak Türkiye'nin stratejik önem arz eden ürünlerini üretebilecek kapasiteye erişeceğiz"dedi


Kibar Holding Üst Yöneticisi (CEO) Tamer Saka, alüminyum tarafında büyük bir yatırımın arifesinde olduklarını belirterek, "Teşviklerle ilgili dosyamızı hazırladık ve verdik. Olumlu bir netice alırsak Türkiye'nin stratejik önem arz eden ürünlerini üretebilecek kapasiteye erişeceğiz. Havacılık, otomotiv, savunma sanayi gibi alanlarda dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak bir üretim gerçekleştireceğiz." dedi.

AA muhabirine 2017 yılını değerlendiren ve 2018 öngörülerini paylaşan Saka, bu yılın dünya genelinde seçimler ve bundan kaynaklanan politik belirsizliklerle başladığını, ikinci yarıda söz konusu belirsizliklerin yavaş yavaş ortadan kalktığını ifade etti.

Jeopolitik ve politik gerginliklerin 2017 boyunca bir risk unsuru olarak kaldığını anlatan Saka, Brexit süreci ve Avrupa Birliği üzerindeki belirsizliklerin, Türkiye'nin en önemli ihracat pazarı Avrupa ile olan ticari ilişkileri kapsamında risk oluşturduğunu söyledi.

Saka, gelecek dönemde küresel çapta özellikle parasal sıkılaştırma politikalarına dikkat edilmesi gerektiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Ekonomilere yön verecek en kritik etkenlerden biri bu olacaktır. 2008'den günümüze, küresel krizin başlangıcıyla ABD Merkez Bankasının (Fed), Avrupa, İngiltere ve Japon Merkez Bankalarının bilançolarının ciddi oranda arttığına şahit oluyoruz. Likiditedeki bu artışlar dünyanın her tarafında varlık fiyatlarının hızla yükselmesine, dolayısıyla alım gücünün zayıflamasına yol açtı. Önümüzdeki dönemde kritik önem taşıyan bu 4 merkez bankasının piyasalara açtıkları likiditenin bir kısmını geri çekmesi en beklenir senaryo olacaktır.

Dolayısıyla parasal genişlemenin sıkılaşacağı önümüzdeki yıllarda dış finansmana bağlı olan ekonomiler kronik sıkıntılar çekecektir. 2018 için en kritik ekonomik risklerden biri yüksek faizler olacaktır. Global merkez bankalarının faiz artışları ve bilanço normalizasyonuyla bütün dünyada faizler doğal olarak artacaktır. Bizim buradaki dezavantajımız yüksek enflasyon. Mevcut enflasyon Türkiye'de faizlere daha sert bir baskı oluşturacaktır."

Dış finansman ihtiyacının etkinliğini sürdürdüğü Türkiye'de, gelecek dönemde beklenen politik değişimlerin yakından takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Saka, "Ülkemizde üretime odaklanıp ekonomiyi güçlendirmek, işsizliği azaltarak kısa vadede sanayide katma değer sağlayabilecek alanlara yönelmek, büyümemize ciddi katkıda bulunan turizm sektörünü rehabilite etmek önceliklerimiz arasında." diye konuştu.

"Grup olarak bu yılı döviz bazında yüzde 7-8 büyümeyle kapatacağız"

Saka, 2017'nin, zorluklara rağmen kendileri için iyi bir yıl olduğunu belirterek, iş hayatında riskleri doğru teşhis etmek ve tanımlamanın yanı sıra bunlara doğru çözümler üretmenin her geçen gün daha kritik hal aldığını dile getirdi.

Bu yıl, risk yönetiminin çok daha önem kazandığını ve kendilerinin de bunu doğru yönettiğini anlatan Saka, "Grup olarak bu yılı döviz bazında yüzde 7-8 civarında büyümeyle kapatacağız. Bütçemizi tutturuyoruz ama Türkiye'nin büyüme ihtiyacına baktığımız zaman zannediyorum ki bu performanslar gerçek anlamda yeterli değil. Hem bizler hem de Türkiye için daha hızlı koşmamız gereken bir dönem içerisinde olduğumuzu düşünüyorum." değerlendirmelerini yaptı.

Saka, şirketlerinde yaptıkları çalışma ve yatırımlarda Endüstri 4.0 trendlerine uyum sağlayacak yönlendirmeleri, öncelikli yol haritaları içinde gördüklerini aktararak, şunları ifade etti:

"Yıllık 300 bin tonluk kurulu kapasitesiyle yassı alüminyum sektörünün lider üreticisi olan grup şirketlerimizden Assan Alüminyum için Endüstri 4.0 sanayi devrimi önemli bir kavram. 2017 başı itibarıyla devreye aldığımız yeni ERP sistemimizle Endüstri 4.0 anlamında önemli bir avantaj elde edeceğiz. Yine alüminyum tarafında büyük bir yatırımın arifesindeyiz. Teşviklerle ilgili dosyamızı hazırladık ve verdik. Olumlu bir netice alırsak Türkiye'nin stratejik önem arz eden ürünlerini üretebilecek kapasiteye erişeceğiz. Havacılık, otomotiv, savunma sanayi gibi alanlarda dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak bir üretim gerçekleştireceğiz. Bunun yanı sıra küresel rekabetçiliğimizi artırmak için yatırımlarımıza devam ediyoruz. İlk aşama kapsamında bu yıl Dilovası'nda devreye girmesi planlanan iki yeni döküm hattımız var. Ayrıca yüksek hızlı ve ileri seviye otomasyon sistemli yeni folyo hadde yatırımımız bulunuyor. Sonraki aşamalarda ise ek folyo haddeleri ve düşük kalınlıklarda üretim yapabilen bir soğuk hadde, üzerinde çalıştığımız projelerimiz arasında."

İzmit Asım Kibar Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulan ve yaklaşık 200 milyon liraya mal olan yeni tesislerinde, otomatik üretim sistemleri, simülasyonlar, yatay ve dikey yazılım entegrasyonu, siber güvenlik ve bulut teknolojilerinin kullanılacağı bilgisini vererek, "Yeni tesisimizle 2020'de 150 milyon avro ciro ve ihracata 75 milyon avroluk katkı hedefliyoruz." dedi.

"2018 için en kritik risklerden biri yüksek faizler olacak"

Tamer Saka, büyümenin kendileri için önemli bir unsur olduğunu ve buna önem verdiklerini belirterek, bu kapsamda yatırımları hız kesmeden sürdürdüklerini, işleri gereği dünyadaki pazarları ve rekabet ortamlarını yakından takip ettiklerini vurguladı.

Gerek bölgesel gerekse global rekabetin içerisinde yer aldıklarından bahseden Saka, "Bugünkü ortamı göz önüne alarak yatırımını askıya alanlar, emin olsunlar ki 5-10 yıl sonra sıkıntı çekeceklerdir. Kuvvetli bir sanayi yatırımı için bugün karar verdiğinizde, bu yatırımın tam kapasiteyle çalışması en az 4-5 yılı buluyor. Bunlar öyle düğmeye basınca ortaya çıkan şeyler değil. O nedenle biz belli bir strateji doğrultusunda yatırımlarımızı artırmaya devam ediyoruz." şeklinde konuştu.

Saka, 2018'de büyüme trendlerini sürdüreceklerini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Daha çok büyüme platformumuzu yurt dışında görüyoruz. 2018'de de bununla ilgili çalışmalara yoğunlaşacağız. Amerika pazarı bizim ürünlerimiz açısından önemli. Orada bir oluşuma gittik, yeni bir yapı kurduk. Önce satış sonra da üretimle ilgili fırsatlara bakıyoruz. Bunların yanında ambalaj sektörüne yönelik bir yatırımda yaptık. Orada da büyümeye devam edeceğiz. Bizler hem Türkiye'nin, hem de sektörlerimizin geleceğine inanıyoruz. Portföy anlamında da önümüzdeki dönemde biraz daha odaklı bir yapı hedefliyoruz. Bundan 10 - 20 yıl sonrada en iyi olabileceğimize inandığımız alanlarda yatırım yapmaya devam edeceğiz. Grup olarak metal, ulaşım, paketleme ve yapı malzemeleri alanlarında hayata geçirdiğimiz yatırımlar mevcut ve birçok projeyi de değerlendirmeye devam ediyoruz. Özellikle bu alanlarda ciddi bir yetkinlik ve tecrübeye sahibiz, büyüme potansiyeli görüyoruz. Bize değer katacak alanlarda büyümeyi, hacim ve karlılık tarafında hedeflerimize ulaşamayan alanlardan da çıkmayı planlıyoruz."

"Holding olarak yeni sektör ve işlerimiz olacak"

Saka, bu yıl için bakıldığında özel sektörün bir kur sorunu olduğunu belirterek, "Dolar tüm para birimlerine karşı yükselişini bir süre daha devam ettirecek. Ekonomik riskler, siyasi risklerle birleştiği için bizi zorlayan bir süreçteyiz. Öte yandan Merkez Bankası, ocak-şubat içinde bu süreci durdurmak üzere aksiyonlarının şiddetini arttıracaktır. Ekonomi bu kadar hızlı bir gidişi kaldıramaz. Özel sektörün döviz cinsinden borçlanması çok fazla. 2016’da şirketlerin karlılıklarında ciddi bir erozyon oldu. Dövizdeki bu problem, şirketlerde genel olarak sorun yaratacaktır." ifadelerini kullandı.

İhracatta, kurdaki zayıflıkla birlikte rekabet avantajı kazanıldığına işaret eden Saka, TL'de yaşanan değer kaybının ihracat pazarlarının büyümesine destek vereceğini, bunun da ekonomiye pozitif katkı sağlayacağını söyledi.

Saka, Holding olarak yeni sektör ve işlere yöneleceklerine değinerek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bunu yapmamız lazım. Çünkü sektörler kabuk değiştiriyor. Dolayısıyla bizimde bu akışa adapte olmamız ve buna uygun ürünler geliştirmemiz gerek. Ticaretin bu anlamda farklılaşması, global siyasi ve ekonomik konjonktürün de bunlara misliyle karşılık vermesi, ülkelerin ve şirketlerin kendilerine yeni pozisyon almalarını zorunlu kılıyor. Dolayısıyla herkesin kendine ilişkin tanımlarını yeniden elden geçirmesi şart hale geldi. Kibar Holding olarak biz bunu yapıyoruz. Bulunduğumuz sektörlerde nasıl fark yaratırız konusunu düşünüyoruz. Bu farklılığı işlerimizin daha iyi olması için nasıl kullanabiliriz diye çalışmalar yapıyoruz."

Bu yıl devreye alınan Kredi Garanti Fonu'nun (KGF) KOBİ'ler için piyasada ciddi bir likidite yarattığına dikkati çeken Saka, bunun bir yandan reel sektöre önemli bir katkı sağladığını, bir yandan da tüketici güvenini artırıcı bir etki yarattığını dile getirdi.

Kibar Holding CEO'su Tamer Saka, KGF’nin 2017'de daha çok çalışma sermayesi fonlaması ve tüketime gittiğini aktararak, "Beklentimiz bu kullanımın 2018'de makine ve teçhizat yatırımlarına yön vermesi şeklindedir. Bu da yine önümüzdeki yıl ekonomimizin büyümesine önemli katkı sağlayacaktır." şeklinde konuşmasını tamamladı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.